YENİÇERİLER "Ordu dinlenmededür" |
10.12.2024 23:07:22
15.
yüzyıl ortalarına kadar yaya bölükleri veya daha sonra cemaat adı
verilen bir sınıftan ibaret iken Fâtih Sultan Mehmed zamanından itibaren
(1451), Sekban bölüğünün de katılımıyla iki sınıf haline gelmiş. 16.
yüzyıl başlarında ise "Ağa" bölüğü denilen üçüncü bir kısım daha teşkil
edilmiştir. Yaya bölükleri peyderpey artarak 101 bölüğe kadar çıkmıştır.
Ağa bölükleri 61, Sekban bölükleri ise 34 rakamına kadar yükselmiştir.
Fatih Sultan Mehmed Han zamanına kadar sayıları üçbinden az olan
yeniçeriler Fatih'in tamamen kendisine bağlı köle-asker köle-bürokrat
kurma siyaseti sonuncunda eski Türk soyundan yöneticilerini ortadan
kaldırması neticesinde 17 bine kadar yukselmişti. Fatih'in ölümüne yakın
bu siyaseti bırakıp sadrazamlığa bir devşirmeyi değil Mevlana'nın
torunlarından Konyalı Mehmet Paşayı getirmesi ile bu sonradan İslama
döndürelen kölelerden hoşlanmayan paşanın siyaseti sonucu sayıları 8
bine indirilmişti. Fatih'in ölümünden sonra kendilerine ortadan
kaldırmak istiyen ve tamamen Türklerden kurulu bir ordu kurmak istiyen
bu paşaya karşı yeniçeriler isyan etmişlerdir ki bu tarihteki ilk büyük
yeniçeri isyanıdır paşayı öldürüp yerine başka bir devşirmeyi başa
geçirmişlerdir. Fakat denge siyasetini çok iyi gözeten ve güçlü
hükümdarlar olan 2. Beyazıd, Yavuz ve Kanuni Sultan Sülayman devrinde
sayıları 12 binde sabit tutulmuştur. Yeniçeriler, başlarına börk ismi verilen beyaz keçeden bir başlık giyerlerdi. Bunun arkasında ise yatırtma denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydı. Yeniçeriler börklerini eğri, subayları da düz giyerlerdi. Fâtih kanunnâmesinde belirtildiğine göre yeniçeri taifesine her yıl beşer zira lacivert çuka ve otuz iki akça "yaka akçası" ile her birine başına sarması için altışar zira astar verilmesi hükmü konmuştu. Her yeniçeri bölüğüne "Orta" denirdi. Her ortanın da komutanı olan ve "Çorbacı" denilen bir subayı bulunurdu. Sekban ve Ağa bölüklerinde bu komutana "Bölükbaşı" denirdi. Yeniçeri ocağının en büyük komutanı "Yeniçeri Ağası" idi. Yeniçeri Ağası, ocağın kuruluşundan 1451 yılına kadar ocaktan seçilirken bu tarihten sonra Sekbanbaşılardan tayin edilmeye başlandı. Bununla beraber bu kanun daha sonra değiştirilerek ocağın dışından olan kimseler de tayin edilmiştir. Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı ile Acemi Ocağı işlerinden sorumlu idi. Bundan başka İstanbul'un asayişi ile de ilgilenir ve yanında bulunan bir heyetle kol dolaşıp güvenliği sağlardı. Bu sebeple hükümdarlar, bunların güvenilir ve sadık kimselerden olmasına dikkat ederlerdi. Yeniçeri Ağalarının azil ve tayini 1593'e kadar doğrudan padişah tarafindan gerçekleştirilirken, bu tarihten itibaren veziriazamlar tarafından yapılmıştır. Yeniçeri Ocağı'nın en büyük komutanı olan Yeniçeri Ağası'ndan başka Sekbanbaşı, Ocak Kethüdası veya Kul Kethüdası, Zağarcıbaşı, Turnacıbaşı, Muhzir Ağa ve Baş çavuş da ocağın büyüklerindendi. Bunlardan başka bir de "Yeniçeri Efendisi" denilen ocak kâtibi vardı. Yeniçeriler, maaşlarını (ulûfe) üç ayda bir alırlardı. Bu konuda ocağın en büyük âmiri olan Yeniçeri Ağası ile herhangi bir nefer arasında fark yoktu. Onun için Yeniçeri Ağası da bu ulûfe işine dahil edilirdi. Ulûfe, pâdişahın nezâretinde büyük bir törenle her ortaya torbalar halinde tevzi edilirdi. Hicrî kamerî takvime göre dağıtılan ulûfenin Salı günü verilmesi kanundu. (yeniçeri tarihte hacıbektaş çocukları denirdi.) Yeniçeriler bektaşi kurallara göre yetiştirilirdi ve yanlarında seferlere giderken alevi-bektaşi dede babalarda eşlik ederdi. 2. Beyazıd zamanında yeniçeriler tüfeklerle donatılmaya başlanmışlardı ki dünyada butun bir ordunun bu şelkde donanılması bir ilkti ve bu onlara savaş meydanlarında cok önemli avantajlar sağlamıştır.(2. Beyazıd'tan sonra tahta geçen Sultan Selim Mısırı ve İrananın bir bölümünü 8 sene gibi kısa bir sürede bu sayade fethetmiştir çünkü hem Memlük hemde Safevi ordusunda ateşli silahlar çok küçük sayılardaydı. Zamanın ilersinde silah ve taktiklerle Savaşan ve yeniliklere açık olan bu ordunun daha sonraki yüzyıllarda gericiliğin merkezi olması ve hiç bir yeniliği kabul etmemesi Osmanlının gerilemesin ve sonunda çökmesinin en büyük nedenlerindendir.)(Suni hanifi inacın yeniliklere açık olması, diğer mezhepleri kabul etmemesi, Yeniçerilerin Osmanlı uleması tarafından hoş görülmemesine ve zamanla radikalleşmesine yol açmıştır.) |